23 Kasım 2007 Cuma

yeniden koşmak...rahatlatıcı bir duygu :)

Bugün yeni bir spor programına başladım ki yeniden spor yapmaya başlamak beni her ne kadar yorsa da huzur verdiği için bırakmamam gereken birşey. Yeni programımız şöyle:
  1. 10X3 sırtüstü yatarak bacağı karna çekme ve dizi kırmadan aşağı indirme ve tekrar karna çekme. Bu esnada beli yerden kaldırmıyorsunuz ki bu nokta önemli. Bu ayki Men's Health Journal'ı alın resimli olarak anlatılıyor. Bu hareket 2 ay yapılacak ki olimpiyat sporcularının antremanı için altyapı çalışması. Bu hafta barfiks demirim de gelecek ve yaza baklalı bir karın inadımda ciddi olduğumu görecek dünya alem :) Mekiği bıraktım çünkü hazırlığını yaptığım hareket mekiğin çok ötesinde gelişme sağlayacak. MHJ alın öğrenin ;)
  2. Çok yeni bir şey değil bu, 12x4 şınav. set araları 30sn dinlenme var. Burada sayı 20'ye kadar artacak zamanla, daha sonra da set sayısını arttıracağım.
  3. Herkese en zor gelecek kısım ki benim en çok sevdiğim kısım aynı zamanda: Her zamanki eğimli İzkent-Evka-1 parkurumda 3km'lik koşu. Hayatta yapmaktan çok zevk aldığım bir şeyi daha bulmuş oldum bu sene. Soğukta mevcut mesafe bile baya yorucu oluyor, havalar ısınınca mesafe +6km'ye çıkacak. Evden Karşıyaka olayını gerçekleştireceğim :)
Yoruldum bir film izleyip yatacağım, yarın tüm gün Jonathan'a ev bakmakla geçeceği için yorulacağız, biraz dinlenelim. Herkese bol sporlu günler ;)

19 Kasım 2007 Pazartesi

hayırlı olsun Deniz ;)

Bu arada yazarlarımızdan Deniz bugün REAL'de Medya-elektronik Kategorisi satın alma uzmanı olarak kariyerinde yeni bir sayfa açtı, hayırlı olsun diyoruz, umarım uzun soluklu bir yükseliş sürecinin sağlam bir ilk adımı olur senin için.

İstanbul'a gidince kalabileceğimiz bir evimiz daha oldu ama gidemiyoruz orası ayrı :)

çizgi mi yoksa algılarımızın oyununun bir yanılsaması mı?

Bu aralar pek yazmak gelmiyor içimden ama Görkem'in yazısının üstüne aklıma gelip de üşengeçlikten bir türlü yazıya dökmediğim bir iki düşüncemi somutlaştırayım. Önceki blogumda da aslında buna benzer şeyler yazıp çizdim ama özetlemek gerekirse ben diyorum ki: aslında hayattaki herşey bizim algılarımızın oluşturduğu bizim dışımızdaki şeylerim bizim yorumumuza göre şekillenmiş bir yanılsamasındar ibarettir. Cümleyi ne kadar uzatırsanız o kadar karışık görünüyor o yüzden çok sevdiğim örnek olan ilişkiler üzerine düşünceyi açayım. Karşı cinse karşı olarak ilginiz genelde en yakın arkadaşlarınızdan bile farklı olur, çok beğendiğiniz karşı cins, hemcinslerinizce pek de çekici bulunmaz, size göre ise mükemmele yakın bir insan vardır karşınızda. Bu düşünceyi ne kadar çok düşünürseniz o kadar çok bağlanırsınız ve o kişi sizin için o kadar üstün bir niteliğe büyünür, işin dozajı kaçarsa tutkunun boyutu da kaçar, hayatınız onun erafında döner. Gün gelir de ilişki biterse bu çizginin bir anda diğer tarafında bulursunuz kendinizi ve belki de bir süre bünye olarak yamursunuz, toparlanmanız uzun sürebilir ama er ya da geç toparlanırsınız çünkü algılarınız da bu yeni duruma uyum sağlamaya başlar ve önce durum bu sefer size de garip gelir, nasıl oldu da bu insanı bu kadar gözünüzde büyüttüğünüzü düşünürsünüz, o da kalabalığın bir bireyidir ve pek değil, hiç mükemmel değildir, hatta daha önceden hiç dikkatinizi çekmeyen bir sürü kötü yanını görmeye başlar ve kendi kendinize şaşarsınız nasıl oldu da onu bu kadar mükemmelleştirdiniz.

Tıpta kullanılan ağrı giderme yöntemleri ile de benzeşir bu durum, belki de insan beynin normal işleme sürecidir. Ağrıyı aslında tedavi edemez tıp sadece onu hafifletme veya bir başka şeyle perdeleme yoluna gidilir, sinir sistemimizin dikkati bir nevi başka yere çekilir ve acı hissedilmemeye başlar.

Peki bu durumda ne yapabiliriz? Pek birşey değil :) O anın geçicici olduğunu bilmek ve anın tadını çıkarmak tüketimci bir birey olmak anlamına gelse de kendini fazla kaptırmadan yapmak istediğini o anda yapmak belki de seçilmesi gereken yöntemdir, bilmiyorum...

15 Kasım 2007 Perşembe

Mutluluk ve mutsuzluk arasındaki ince çizgi

Uykusuzluğun 40. saatinde, tatlı bir sarhoşluk ve yarına yetişecek makalenin getirdiği çöküntünün küflü tadıyla, karnımdan bazı sesler geldi.

Önce şuraya gidiniz efendim:
http://oddchick.com/albumfunnypics/slides/LetterofThanks.jpg

Durağan koşullar ne olursa olsun, ruh halimizin ve hayattan aldığımız keyfin özeti, sadece koşullarımızdaki sıradışı değişiklikler.

mutluluk = dk/dt { k=koşullar }

Yani diyor ki, bir insan yavrusu bugün piyangoya konsa (1 trilyon lira, ya da yeni bir sevgili olabilir bu piyango) mutluluğu tez zamanda yine normal 'nötr' düzeyine ulaşır, ta ki elindekini kaybedene dek. Elindekini kaybedince de, ilk etapta çok fena yıkılsa da zamanla yine 'nötr' düzeye erişir.

Ses, koku, tat duyularımız da böyle değil mi? Bir odada uzun süre kaldığınızda, artık o odadaki durağan koku sizin için belirginliğini yitirir. Sürekli aynı yemeği kaşıklarsanız, ilk lokmalardan sonra tadı giderek nötrleşmeye başlar. Bu yüzden turşu bu kadar popüler değil midir?

Çalan parça: Al Jarreau - Take Five (balkaymak)

11 Kasım 2007 Pazar

Resimleri "AB istemiyor" diye... Heykelleri "Kendisine benzemiyor" diye...
Kurduğu cumhuriyet "Eskidi, ikincisini kuracağız" diye...
Yatırımları "Özelleştireceğiz" diye...
Çizdiği sınırlar "Büyük Ortadoğu Projesi'ne uymuyor" diye...
İlkeleri "Demokratikleşiyoruz" diye...
Devrimleri "Millete dönüyoruz" diye...
Kaldırılılmak istenirken, yüce önderimizi bize bıraktığı mirasa sahip çıkamamanın utancıyla andık...
(Akif Kökçe)

8 Kasım 2007 Perşembe

emperyalist düşünce şekli...

Cumhuriyet'in ilanından sonra, İstanbul'da bir resepsiyon verilir.
Tüm Dünya Ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir.

Davet güzel bir şekilde devam etmektedir, fakat İngiliz ataşesi olan Binbaşının bakışları Atatürk‘ün gözünden kaçmaz.
Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir.

Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir.
Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:
Paşam; kendisine size karşı neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.

Bunun üzerine Atatürk şöyle der:
- Git sor bakalım basının Çanakkale'de ne işi varmış?...

6 Kasım 2007 Salı

Para ne zor toplanıyor, ne kolay harcanıyor...

Habertürk'ün 70 milyon yurttaşın katıldığı Mehmetçik kampanyasında toplanan para 80 trilyon...
Öte yandan Çankaya Köşkü'nün Hayrünnisa Gül'ün istediği şekilde tadil edilmesi için bütçeye konan para 30 trilyon... Başbakan'a alınacak uçak 50 trilyon...
Ediyor toplam 80 trilyon...
Para ne zor toplanıyor, ne kolay harcanıyor...
Öyle değil mi?

Melih Aşık, 07.11.2007, Milliyet

4 Kasım 2007 Pazar

8mm kameralar

En az bir sinema tutkunu olduğunu biliyorum bunu okuyacaklar arasında, öyleyse kısa da olsa yazayım gitsin!

Serkan'la laf çalarken, şu adreste oldukça eğlenceli vakit geçirdik:

http://www.kolumbus.fi/puistot/collect.htm

Bazılarında motorlu zoom bile var, çok teknolojikler yani. Şimdiye kadar Serkan'ı anlamazdım o kamerayı neden tutuyor elinde diye, ama şimdi anlıyorum. Bu aletlerin garip bir albenisi var.

3 Kasım 2007 Cumartesi

Ortak blog?

Şuana kadarki 48 yazının +40 tanesi benim olduğunu görünce düşünmeden edemiyorum, ortak blog mu yapıyoruz biz şimdi? Eski blog'umdan tek farkı kişisel içerikli yazılara sahip olmayan gene kendi blog'um ama isim farklı, adres farklı. Yazarlarımız bu konuda ne düşünüyorlar acaba, yoksa ben çok yazıyorum da bana mı yetişemiyorlar ama haftada bir yazı yazsalar bile belli bir yazı sayısına ulaşırdık sanırım...

Sanal alışveriş: ereyon

Doğum günümde kendime bir güzellik yapıp dizüstü bilgisayar aldım :) Ayşegülün klimasının kalan taksitlerini peşin ödeyip Axess'e nefes aldırdıktan sonra siparişimi verdim. Pazartesi gününden itibaren peşin sıra dolaştırabileceğim bir bilgisayarım olacak :D

Bu sabah EREYON'dan sipariş verdim, pzt ya da salı günü elimde geçer sanırım.
Neden burayı tercih ettim:
1) Sonuçta online alışveriş yapıyoruz, sorun çıkarsa İstanbul ile uğraşmak yerine doğrudan İzmir ile muhattap olacağım.
2) Fiyatları bu hizeti verenler arasında en iyilerinden biri, peşin fiyatına taksit sayısı azmış gibi görünsede Axess'e 12 taksitte gene de Hızlıal'ın peşin fiyatından (896YTL, RAM'ler Kingston) daha ucuza geldi.

Sistemlerinde bir sorun var yalnız, alışveriş sepetiniz pek saklanmıyor ve uçuyor, bir bakıyorsunuz sepet boş.
Bu alışveriş sonrasındaki deneyimime göre bu siteyi ya tanıdıklara tavsiye edeceğim ya da uzak durmalarını söyleyeceğim ki aynı günde siparişi kargoya vererek takdirimi kazandılar.

Neleri ne kadara aldım:
  • 2 X Veritech 1 Gb, 667 Mhz, Sodımm: 2 X 30,01 X 1.18 = 70,83 YTL
  • 1 X Msi M670 Amd Athlon 64 X2 Dual Core TK-53 : 1 X 663,45 X 1.18 = 782,88 YTL
  • kargo: 3,99 YTL
  • Toplam: 893,44 YTL (Akbank Axess, 12 taksit, faiz oranı baya düşük) Peşin fiyatı 850-860 arası birşeydi.
Süreç:
  1. sipariş verildi: 03.11.2007 Cmt 07:50
  2. Akbank'tan arayıp ödemeyi onayladılar: 03.11.2007 Cmt 12:00
  3. sipariş durumu kargoya verildi oldu: 03.11.2007 Cmt 15:00
  4. UPS'den kargo iletiminin 05.11.2007 Pzt'ye planlandığına dair bilgilendirme iletisi geldi.
Hepsiburda'da benzer şekildeki sipariş: 940 YTL'ye maloluyor. Peşin alırsanız dahi ereyon daha iyi fiyat sunuyor; sadece dizüstünün peşin fiyatı hepsiburda'dan 50 YTL daha ucuz. İzmir'de oturan birinin aradığı ürünü burada bulması durumunda İstanbul merkezli firmalardan alışveriş yapması çok da mantıklı değil bana göre. Ben bundan sonra ereyon'dan alışveriş yapmaya devam edeceğim; Kargodan alakasız birşey çıkarsa haberdar ederim gene :)

1 Kasım 2007 Perşembe

Melih Aşık'tan Erdal İnönü'ye dair anılar

Erdal Bey'e, hiç sıcak bakmadığı siyasete yıllar sonra neden girdiğini sorarlar. Yanıt müthiştir:
- Ülkemi benden daha kötüleri yönetmesin diye!
------------
Hikmet Çetin anlattı... Erdal İnönü'ye hakaret eden bir partilinin ihracı konuşulmaktadır.. Yardımcıları partilinin ihracında ısrar ederler... Erdal İnönü ise karara karşı çıkmaktadır... Sonunda dayanamaz, tartışmayı şu sözlerle bitirir:
- Adam size küfretmemiş ki, bana etmiş... Size ne oluyor?
------------
Erdal Bey fanatik bir sigara düşmanıdır, Parti Meclisi toplantılarında duman altı olmaktan fena halde rahatsızdır. Bir Parti Meclisi toplantısında ilk sözü:
- Bundan böyle bu toplantılarımızda sigara içilmeyecek,
olunca arka sıralardan bir üye:
- Bu kararınızı oylamaya sunsak efendim, diye itiraz etmeye kalkışır. İnönü'nün cevabı:
- Antidemokratik isteklerde oylama olmaz!
------------
Seçim otobüsüyle bir yere gidiliyor. Otobüsün kornası aniden bozulmuş, ötüp duruyor. Şoför otobüsü sağa çekip durdurmuş, arızayı gidermeye çalışıyor ama nafile. Yolculardan birinin şoföre:
- Kablosunu kopar, diye akıl verdiğini duyan İnönü itiraz ediyor:
- Durun yav, koparmayın. Bir derdi var ki inliyor. Meselenin köküne inelim...