20 Ekim 2007 Cumartesi

Polis [2007]

Bu film kısa yazılmaktan fazlasına ihtiyaç duyan farklı bir yapım. dün gece yatağımdan UnSeen versiyonunu izledim. UnSeen kötü rip yapmaz o yüzden her zaman olduğu gibi gönül rahatlığı ile edindim, her zamanki gibi yüksek kaliteli bir sunum.

Film açılır açılmaz çok yapay bir bire karşı dört döğüş sahnesi ile karşılaşıyoruz ki esas adamımız olan Musa Rami (Haluk Bilginer) yaşına ve kütlesinin aksinin dördünü haklıyor. Dört adamımız da beyaz gömlek, siyah takım kuşanmış ama içi boş tipler; hele bir tanesi varki eleman havada perande atıyor falan, resmen gösteriş meraklısı ve kesinlikle kapoeracı :) Bu dörtlü dövüldükten sonra sıra beyaz limuzininden çıkan İzmitli'lerin küçük oğlunu öldüren Musa Rami'nin ub hamlesi pek olumlu sonuçlara gebe olmyor ve İzmitli'leri yakalama sevdasını çok pahalı bir şekilde filmin sonuna kadar ödüyor. Filmde ve tanıtımında ön plana çıkarılan karşılıksız aşkın bir ucunda Musa Rami varken diğer ucunda 23 yaşındaki üniversite öğrencisi Özge Namal'ı görüyoruz ki Musa Rami kendisine tezi konusunda danışmanlık yapıyor. İlk 30 dakka kadar Musa Rami gerçekçilik dışı bir şekilde kahraman olarak gösterilirken sonra durum çok dramtik biçimde değişiyor ki filmi ilginç yapan bu yapısı. İlk bölümünden hoşlanmasam da ilk bölüm sonrasında Musa Rami'den bekledikleriniz bir bir gerçekleşememesinden hoşlandım çünkü film beklenti yaratıp sonra da beklentilerinizin tersini yapıyor. Sonuç olarak bu filmi önerip önermemek konusunda kararsızım, takdir sizin...

Benim notum: 6.5/10
Türü: polisiye-macera soslu dram.

Film hakkında daha çok bilgi bundan sonraki kısımda var ama YOĞUN 'SPOILER' İÇERİR! Filmi izlemediyseniz okumamanız önerilir!
------------------------------------------------
Yukarıda da bahsettiğim gibi ilk açılış sahnesinden itibaren Musa Rami tam bir kahraman gibi tanıtılıyor, yaşadığı olaylar ballandıra ballandıra anlatılıyor. İlk sahnedeki küçük İzmitli'yi öldürmesi ailesi için bir faciaya neden oluyor. Bu hamlesinin sonucunda büyük İzmitli tarafından aile fertleri yani tüm sevdikleri tek tek katlediliyorlar ve ne yaparsa yapsın ki pek fazla birşey yapamıyor kendisi, buna engel olamıyor. Soğukkanlılığını yitirmeyen Musa Rami imkansız aşkı olan 23 yaşındaki Funda siz neler yaptınız diye sorunca, çok sakin bir şekilde, beyin kanseriyim, kızım öldürüldü şeklinde güncel gelişmeleri anlatabiliyor. Yönetmen ne düşündü bilmiyorum ama belki de bilinçli olarak absür olmak istiyordur, bir kara komedi denemesi içinde olduğu bile düşünülebilir. Musa Rami çevresinde olup bitenlerin ardından normal ile anormali ayırdedemez durumda davranmaktadır. Aile bireyleri öldükçe üzülmektedir ama gene de gayet normal bir şekilde yaşamaya devam edebilmektedir. Funda'ya olan sevgisi ile saplantıya dönüşüp gizlice onun evine girmeye kadar ilerlemiştir. Burada filmin iki ana ekseni var:
1- Funda ile olan sonuçsuz kalacağı belli olan ilişkisi
2- İzmitli'lerin öç alma amacıyla ailesine karşı giriştiği eylemeler.

İkinciden başlayalım. Küçük İzmitli'yi gayet kolay öldüren Musa Rami, abisi konusunda ise zorlanmaktadır çünkü adam koruma ordusu ile gezmektedir. Filmin girişinde Musa Rami pusu kurup yanlışlıkla o sanıp başka birisini vurur, hemen ardından İzmitli binadan çıkar ve etrafa gelişi güzel ateş ederek bol bol adam ve çocuk yaralarlar. Bu fırsatı değerlendiremeyn Musa Rami beline sardığı dinamitlerle adamın evine gittiğinde ise bir anda etrafı 30 kadar siyah giyinen adamla, hepsinin silahı kahramanımıza doğrultulmuş şekilde çevrilir. Bu sahne bir adama doğrultulan 30 silah nedeniyle baya absürd durmakta ve sonuç olarak sorgulanmak için evde karanlık bir odaya kapatılır ve içeri giren İzmitli tarafından aşağılandıktan sonra doğum gününde çekilmiş fotoğraf gösterilen fotoğraftan sadece seçtiği bir kişi dışında kalan herkesin öldürüleceği söylenir. Musa Rami istemeye istemeye de olsa en çok sevdiği İngiltere'deki küçük oğluna dokunmamasını söyler. Musa Rami tüm aileyi köye gönderir, hemen gitmeyip yolu uzatacak ve birkaç gün dolaşacaklardır. İngiltere'den Musa Rami'den habersiz gelen küçük oğul beklendiği gibi ilk ölen aile ferdi olacaktır ama sırasıyla kalanlar da İzmitli tarafından katledilecektir. Bu bölümde, ilk bölümde kahraman olarak gösterilen Musa Rami'nin İzmitliler karşısında nasıl da aciz kaldığını acı bir biçimde izleriz, film bundan sonra arada çıkan abartı sahneler dışında ayakları yere basmaktadır, daha insani ve gerçekçi ilerlemektedir çünkü Musa Rami sonuçta tek kişidir ve süper güçleri olmayan yaşlanmış bir insandır sadece. Filmin ilk yarım saat sonrasını ben beğendim, iyilerin kazanmadığı filmleri severim çünkü daha gerçekçi oluyorlar, oyakbank reklamlarını unutup, iyiler çoğu zaman kaybederler.

Aşk konusu. Aşık bireylerin yaş sınıfları arasındaki ciddi uçurum nedeniyle bu işin yürümeyeceği zaten bellidir. Musa Rami zengin değildir, külüstür bir Peugeout 504 sahibidir kendisi, yani hiç çekiciliği yoktur, zaten Funda'da evi ve arabası düşünülünce Bahçeşehir'de okuyan zengin aile kızı profili çizmektedir. Musa Rami elindeki danışmanlık kozunu kullanarak kızla dışarıda bile buluşmaktadır ama Funda'nın ilişkiye bakışı sadece kendinden oldukça büyük bu şahsa karşı saygıdır.

Musa Rami şansını zorlamaktadır ve mezuniyet balosunda Musa Rami'ye gelsin diyerek söylediği 'sensiz yarımım' mesajı içeren şarkıyı söylemesi ise hatadır. Bu arada Musa Rami içeri girmek için kapıdaki 2 korumayı pek gerçekçi olmayan bir şekilde pataklamıştır ama içeride gayet rahat biçimde de oturmuştur. İşte bu tarz sahneler filmi yıpratıyor, daha gerçekçi olsa belki de çok etkili bir yapım olacaktı ama insanı bir ara ciddi, bir ara absürd içerik vererek kafasının karışmasını neden olmuş yönetmen Onur Ünlü. Bu şarkı üstüne rahatlayan Musa Rami (bu arada kanser olduğunu ve 1 ay içinde öleceğini Funda'ya anlatmıştır) şarkı sonrası dansta Funda'ya evlenme teklif eder! Hatun şoku atlatınca kızar ve Musa Rami'yi ittirir adam yıkılır haliyle, sonra da ağzından kan gelerek gerçekten de yıkılır ve hastaneye kaldırılır.

Filmin son sahnesinde ise Musa Rami Funda'yı ilk kez dışarıda zaman geçirdikleri kafeye çağırır. Funda şık giyinmiştir, Rami de öyle. Oturur oturmaz Rami senden son kez birşey isteyebilirmiyim der, Funda çekinceli biçimde tamam der. Rami, seni seviyorum dermisin der, Funda kalkmaya hamel yapar, Rami oturtur çok zor birşey değil sadece söyle der. Funda'nın sesi çıkmayınca Rami, "seni seviyorum de, lan!" diye bağırı, ağlamay abaşlayan Funda zorlanarak "seni seviyorum" der ama Rami sinirlenerek "yalan söylüyosun!" diye bağırır. Funda ağlayara ve koşarak mekanı terk eder. Filmin en sevdiğim sahnelerinden biri çünkü çok gerçekçi ve de pek de beklemediğiniz bir sahnedir. Kadir İnanır'ın meşhur "Seviyorum de!","Seviyorum de!","Seviyorum!","Yalan söylüyorsun!" repliğine bir çeşit saygı duruşudur belki de ama etkilidir.

Bu sahnede üzerinde dinamitle oluşturulmuş bir bomba düzeneği ve onu örten tören kıyafetini giymiştir ve sanırız ki buradan sonra İzmitli'ye gidecek ve adamı havaya uçuracak, belki de yapmıştır ama biz bilmiyrouz çünkü Musa Rami masada tek başına oturken kamera uzaklaşır ve film biter! Evet ani bir bitiş ama bence yerinde bir bitiş, kahramanlık yaptıysa da biz bilmiyorum, bakış açımız son sahne ile değişmiyor ;)


Gelelim Özge Namal'a :) Seveni çok ama ben sesinden ötürü hoşlanamıyorum hatundan ama filmde ilk göründüğü sahnede gayet çekici görünüyor ve itiraf edeyim tatlı hatun. Halık Bilginer'in oyunculuğu için zayet olumsuz birşeyler söylemek kolay değil, oturaklı bir performans var yani. Komiser ve diğer tüm takım elbiseli kötü adamların oyunculukları ise fazla yapmacık geldi bana. Filmde bol bol çalan olur ya şarkısı ise çok güzel, isteyenlere veririm.

son söz: yazı ne kadar uzun olursa o kadar çok yazım hatası içerir :p

Hiç yorum yok: